Payload Logo
25 Şubat 2025, 00:00
2

Pet Şişe Kullanımı ve Sağlığa Etkileri Korkunç Gerçekler!

Günlük hayatta sıkça kullandığımız pet şişeler, su ve diğer içecekleri taşımak için pratik bir çözüm sunsa da, sağlığımız ve çevre üzerinde ciddi riskler oluşturabiliyor.
Pet Şişe Kullanımı ve Sağlığa Etkileri Korkunç Gerçekler!

Bilim insanları, pet şişelerin uzun süreli kullanımının zararlı olabileceğini belirtiyor. İşte pet şişe kullanımıyla ilgili korkunç gerçekler!

1. Pet Şişelerdeki Kimyasallar Sağlığı Tehdit Ediyor

Pet şişelerin üretiminde kullanılan Bisfenol A (BPA) ve ftalatlar, suya karışarak vücuda girebilir. Bu kimyasallar:

  • Hormon dengesini bozabilir
  • Kanser riskini artırabilir
  • Bağışıklık sistemine zarar verebilir

Özellikle sıcak ortamlarda bırakılan pet şişelerde bu kimyasalların suya daha hızlı karıştığı bilinmektedir.

2. Tekrar Kullanılan Pet Şişelerde Bakteri ve Mantar Üreyebilir

Pek çok kişi pet şişeleri tekrar tekrar kullanıyor. Ancak uzmanlara göre pet şişelerin yüzeyi bakteri ve mantar oluşumuna oldukça elverişlidir. Yapılan araştırmalar, yıkanmadan kullanılan pet şişelerde zararlı mikroorganizmaların hızla çoğaldığını gösteriyor.

3. Güneşte Bekleyen Pet Şişeler Daha Zararlı

Plastik şişelerin güneş altında veya sıcak ortamda uzun süre beklemesi durumunda içerisindeki kimyasallar daha hızlı çözünerek suya karışabilir. Bu da kansere yol açabilecek riskleri artırabilir.

4. Çevreye Büyük Zarar Veriyor

Pet şişelerin geri dönüşümü sınırlıdır ve çoğu doğaya atılmaktadır. Plastik atıkların doğada çözünmesi yüzyıllar sürebilir. Okyanuslardaki mikroplastik kirliliğinin en büyük nedenlerinden biri de pet şişelerdir.

5. Pet Şişelerin Alternatifleri Var!

Pet şişe kullanımı yerine:

  • Cam şişeler veya paslanmaz çelik mataralar tercih edilebilir.
  • BPA içermeyen sert plastik veya bambu şişeler kullanılabilir.
  • Suyun temizliği için kaliteli bir filtre edinerek plastik tüketimi azaltılabilir.
29 Nisan 2025, 18:58
5

25-44 Yaş Arası Alarm! Korona Sonrası Şok Artış!

Son araştırmalar, tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisi sonrası 25 ila 44 yaş arasındaki genç yetişkinlerde kalp krizi oranlarının çarpıcı bir şekilde arttığını ortaya koydu. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Bilge Erdoğan, bu yaş aralığında kalp krizi vakalarının yüzde 30 gibi önemli bir oranda yükseldiğine dikkat çekti.
25-44 Yaş Arası Alarm! Korona Sonrası Şok Artış!

Erdoğan, kalp krizinin yaşanmadan önce çoğu hastada kritik sinyaller verdiğini belirtirken, özellikle diyabet hastaları ve yaşlılarda belirtisiz kalp krizlerinin de görülebileceği uyarısında bulundu.

KALP KRİZİ GELİYORUM DİYOR MU? BELİRTİLERE DİKKAT!

Prof. Dr. Mustafa Bilge Erdoğan, kalp krizi geçiren hastaların büyük bir bölümünde önceden bazı belirtiler veya risk işaretleri görülebildiğini ifade etti. Ancak bu belirtilerin her zaman açık ve belirgin olmayabileceğini vurgulayan Erdoğan, "Yüzde 50-70 civarında hastada, kalp krizinden günler ya da haftalar önce bazı uyarıcı semptomlar görülebilir. Bu belirtiler genellikle göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, halsizlik gibi bulgulardır" dedi.

Özellikle gece uykudan uyandıran göğüs ağrısının önemli bir sinyal olduğunu belirten Prof. Dr. Erdoğan, eforla gelen göğüs ağrısı veya baskı hissi, efor kapasitesinde azalma, sırta, kola, çeneye vuran ağrı, aşırı yorgunluk gibi durumların da ciddiye alınması gerektiğini söyledi. Hipertansiyon, diyabet, hiperkolesterolemi, sigara, aile öyküsü ve obezite gibi risk faktörlerinin varlığında ise ön belirti olmasa dahi riskin yüksek olduğuna dikkat çekti.

Media content

Kadınlarda kalp krizi belirtilerinin farklılık gösterebileceğini de vurgulayan Prof. Dr. Erdoğan, mide bulantısı, yorgunluk ve sırt ağrısı gibi rahatsızlıkların da kalp krizi işareti olabileceği konusunda uyardı.

KORONAVİRÜS VE YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİKLERİ ARTIŞIN NEDENİ Mİ?

Son yıllarda kalp krizi vakalarındaki artışın nedenlerini değerlendiren Prof. Dr. Erdoğan, COVID-19 pandemisinin bu artışta önemli bir rol oynadığını belirtti. Özellikle 25 ila 44 yaş arasındaki kalp krizi oranındaki yüzde 30'luk artışın bu durumu net bir şekilde ortaya koyduğunu söyledi.

Pandemi sürecinde fiziksel aktivitenin azalması, sağlıksız beslenme alışkanlıklarının yaygınlaşması ve obezite gibi faktörlerin kalp krizi riskini önemli ölçüde artırdığını ifade eden Erdoğan, genetik faktörler ve ailesel hiperkolesteroleminin de riski yükselten unsurlar arasında yer aldığını kaydetti. Ayrıca pandemi döneminde rutin sağlık kontrollerinin ihmal edilmesinin de kalp krizine yönelik tedavide geç kalınmasına yol açabileceğine dikkat çekti.

ERKEN TANI HAYAT KURTARIR!

Koroner arter hastalıklarında erken tanının hayati önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Erdoğan, erken tanı sayesinde damar tıkanıklığının ilerlemeden fark edilerek tedaviye başlanabileceğini söyledi. Bu sayede damar daralması ilerlemeden müdahale edilirse kişinin uzun süre normal yaşamına devam edebileceğini belirtti.


İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...