Payload Logo
29 Nisan 2025, 16:25
6
(Güncellendi: 29 Nisan 2025, 16:25)

Keten Tohumu Yüzünüzü Güldürüyor! Hangi Hastalığa İyi?

Sağlıklı bir yaşam arayışında olanların dikkatine! Doğanın mucizevi besinlerinden biri olan keten tohumunun, sindirim sorunlarına karşı adeta bir kalkan olduğu ortaya çıktı. Modern yaşamın getirdiği olumsuzluklarla birlikte yaygınlaşan o rahatsızlığın kökünü kuruttuğu belirtilen keten tohumu, düzenli tüketildiğinde yüzünüzü güldürecek sonuçlar vadediyor. İşte keten tohumunun inanılmaz faydaları ve tüketim önerileri...
Keten Tohumu Yüzünüzü Güldürüyor! Hangi Hastalığa İyi?

Günümüzde sağlıksız beslenme alışkanlıkları, stres ve hareketsizlik gibi faktörler, sindirim sistemi problemlerini adeta bir salgın haline getirdi. Milyonlarca insan mide yanması, gaz, şişkinlik gibi şikayetlerle yaşam kalitesini düşürmeye devam ediyor. "Basit rahatsızlıklar" olarak görülen bu sorunlar, aslında bireylerin enerjisinden uyku düzenine, konsantrasyonundan sosyal ilişkilerine kadar pek çok alanda olumsuz etkilere yol açabiliyor. Ancak doğanın sunduğu şifalı bir besin, bu sorunlara umut olabilir: Keten tohumu!

KETEN TOHUMU TÜKETENİN YÜZÜ NEDEN GÜLÜYOR?

Keten, içeriğinde barındırdığı değerli B vitaminleri, folat ve E vitamini sayesinde vücut için adeta bir şifa kaynağıdır. Bu mucizevi bitkinin tohumları ise özellikle sindirim sistemi sağlığı üzerinde inanılmaz etkilere sahip olduğu bilinmektedir.

Sindirim sorunları yaşayanların en sık karşılaştığı ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen kabızlık problemine karşı keten tohumu adeta bir devrim yaratıyor. Amerika'da yapılan bilimsel bir çalışma, keten tohumunun kabızlık sorununu önemli ölçüde hafiflettiğini gözler önüne seriyor. Keten tohumunun zengin lif içeriği, bağırsak hareketlerini düzenleyerek bu sorunun üstesinden gelmeye yardımcı oluyor.

Media content

UZMANLARIN SIRRI: LİF DEPOSU KETEN TOHUMU

Sindirim sağlığının korunması için uzmanlar, öncelikle lif açısından zengin ve dengeli bir beslenme düzeninin önemini vurguluyor. İşte tam da bu noktada keten tohumu, içeriğindeki yüksek lif oranıyla öne çıkan doğal bir mucize olarak karşımıza çıkıyor. Keten tohumu tüketerek, günlük lif ihtiyacınızın önemli bir bölümünü karşılayabilir ve sindirim sisteminizin düzenli çalışmasına destek olabilirsiniz.

KETEN TOHUMU NASIL TÜKETİLMELİ? İŞTE PRATİK YÖNTEMLER!

Keten tohumunun faydalarından en iyi şekilde yararlanmak için doğru tüketim yöntemleri büyük önem taşıyor. Uzmanlar, keten tohumunu doğrudan yutmak yerine öğütülmüş şekilde tüketmenin sindirimi kolaylaştırdığını ve besin emilimini artırdığını belirtiyor. İşte size birkaç pratik tüketim önerisi:

  • Yoğurtla Karıştırın: 1-2 çay kaşığı öğütülmüş keten tohumunu bir kase yoğurtla karıştırarak hem lezzetli hem de sağlıklı bir ara öğün elde edebilirsiniz.
  • Salatalara Ekleyin: Öğütülmüş keten tohumunu salatalarınıza serpiştirerek hem kıtırlık katabilir hem de besin değerini artırabilirsiniz.
  • Çorbalara İlave Edin: Pişirdiğiniz çorbalara 1-2 çay kaşığı öğütülmüş keten tohumu ekleyerek hem kıvamını zenginleştirebilir hem de faydalarından yararlanabilirsiniz.

ÖNEMLİ NOT: Her bireyin bünyesi farklıdır. Özellikle kronik rahatsızlığı olanların veya düzenli ilaç kullananların keten tohumunu tüketmeden önce mutlaka bir doktora danışmaları önerilir.


29 Nisan 2025, 18:58
6

25-44 Yaş Arası Alarm! Korona Sonrası Şok Artış!

Son araştırmalar, tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisi sonrası 25 ila 44 yaş arasındaki genç yetişkinlerde kalp krizi oranlarının çarpıcı bir şekilde arttığını ortaya koydu. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Bilge Erdoğan, bu yaş aralığında kalp krizi vakalarının yüzde 30 gibi önemli bir oranda yükseldiğine dikkat çekti.
25-44 Yaş Arası Alarm! Korona Sonrası Şok Artış!

Erdoğan, kalp krizinin yaşanmadan önce çoğu hastada kritik sinyaller verdiğini belirtirken, özellikle diyabet hastaları ve yaşlılarda belirtisiz kalp krizlerinin de görülebileceği uyarısında bulundu.

KALP KRİZİ GELİYORUM DİYOR MU? BELİRTİLERE DİKKAT!

Prof. Dr. Mustafa Bilge Erdoğan, kalp krizi geçiren hastaların büyük bir bölümünde önceden bazı belirtiler veya risk işaretleri görülebildiğini ifade etti. Ancak bu belirtilerin her zaman açık ve belirgin olmayabileceğini vurgulayan Erdoğan, "Yüzde 50-70 civarında hastada, kalp krizinden günler ya da haftalar önce bazı uyarıcı semptomlar görülebilir. Bu belirtiler genellikle göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, halsizlik gibi bulgulardır" dedi.

Özellikle gece uykudan uyandıran göğüs ağrısının önemli bir sinyal olduğunu belirten Prof. Dr. Erdoğan, eforla gelen göğüs ağrısı veya baskı hissi, efor kapasitesinde azalma, sırta, kola, çeneye vuran ağrı, aşırı yorgunluk gibi durumların da ciddiye alınması gerektiğini söyledi. Hipertansiyon, diyabet, hiperkolesterolemi, sigara, aile öyküsü ve obezite gibi risk faktörlerinin varlığında ise ön belirti olmasa dahi riskin yüksek olduğuna dikkat çekti.

Media content

Kadınlarda kalp krizi belirtilerinin farklılık gösterebileceğini de vurgulayan Prof. Dr. Erdoğan, mide bulantısı, yorgunluk ve sırt ağrısı gibi rahatsızlıkların da kalp krizi işareti olabileceği konusunda uyardı.

KORONAVİRÜS VE YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİKLERİ ARTIŞIN NEDENİ Mİ?

Son yıllarda kalp krizi vakalarındaki artışın nedenlerini değerlendiren Prof. Dr. Erdoğan, COVID-19 pandemisinin bu artışta önemli bir rol oynadığını belirtti. Özellikle 25 ila 44 yaş arasındaki kalp krizi oranındaki yüzde 30'luk artışın bu durumu net bir şekilde ortaya koyduğunu söyledi.

Pandemi sürecinde fiziksel aktivitenin azalması, sağlıksız beslenme alışkanlıklarının yaygınlaşması ve obezite gibi faktörlerin kalp krizi riskini önemli ölçüde artırdığını ifade eden Erdoğan, genetik faktörler ve ailesel hiperkolesteroleminin de riski yükselten unsurlar arasında yer aldığını kaydetti. Ayrıca pandemi döneminde rutin sağlık kontrollerinin ihmal edilmesinin de kalp krizine yönelik tedavide geç kalınmasına yol açabileceğine dikkat çekti.

ERKEN TANI HAYAT KURTARIR!

Koroner arter hastalıklarında erken tanının hayati önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Erdoğan, erken tanı sayesinde damar tıkanıklığının ilerlemeden fark edilerek tedaviye başlanabileceğini söyledi. Bu sayede damar daralması ilerlemeden müdahale edilirse kişinin uzun süre normal yaşamına devam edebileceğini belirtti.


İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...