Payload Logo
25 Şubat 2025, 21:49
2

Estetik Gülüş Tasarımı: Diş Sağlığı ve Estetiğin Kusursuz Uyumu

Günümüzde diş sağlığı kadar dişlerin estetiği de büyük önem taşıyor. Çiğneme fonksiyonunun yanı sıra, gülüşün kişisel özgüven üzerindeki etkisi de göz ardı edilemez hale geldi. Ancak farklı nedenlerle bozulan diş estetiği, hem sağlık hem de psikolojik olarak olumsuz sonuçlar doğurabiliyor. İşte bu noktada devreye "Estetik gülüş tasarımı" uygulaması giriyor. Gelişen teknolojiyle birlikte artık dijital yöntemlerle planlanan ve uygulanan bu tedavi yöntemi, hastaların yaşam kalitesini artırırken doğal ve çekici bir gülüş kazandırıyor. Memorial Ankara Hastanesi Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü’nden Dr. Dt. Janset Şengül, konu hakkında bilgi verdi.
Estetik Gülüş Tasarımı: Diş Sağlığı ve Estetiğin Kusursuz Uyumu

Gülüş Tasarımı Nedir?

Halk arasında “Hollywood gülüş tasarımı” olarak da bilinen bu yöntem, diş ve diş etindeki estetik bozuklukların hastanın yüz yapısına, ihtiyaçlarına ve beklentilerine göre düzeltilmesini sağlayan kapsamlı bir tedavi sürecidir. Bu süreçte, dişlerin boyutları, şekilleri, renkleri ve dizilimi yeniden düzenlenerek doğal ve estetik bir görünüme kavuşturulur.

Dr. Dt. Janset Şengül, "Gülüş tasarımı sadece estetik değil, aynı zamanda çiğneme fonksiyonunu da optimize eder. Bu sayede hastalar hem daha sağlıklı beslenir hem de özgüvenlerinde artış yaşar," diyor.


Gülüş Tasarımı Hangi Durumlarda Yapılır?

Gülüş tasarımı, özellikle aşağıdaki durumlar için etkili bir çözüm sunar:

Dişlerde şekil ve biçim bozuklukları,
Dişlerde orantısızlık (çok küçük veya büyük dişler),
Diş renklenmeleri,
Diş eti estetiğini bozan sorunlar (diş eti çekilmesi, fazla diş eti görünürlüğü vb.),
Kazalar veya travmalar sonucu oluşan diş kayıpları veya deformasyonlar.
Bu tür sorunlar, kişinin sosyal hayatında çekingenliğe ve özgüven eksikliğine neden olabilir. Gülüş tasarımı, bu sorunları ortadan kaldırarak hastalara hem fiziksel hem de duygusal açıdan rahatlama sağlıyor.

Estetik Gülüş Tasarımı Nasıl Yapılır?

Gülüş tasarımı, birden fazla aşamadan oluşan kapsamlı bir süreçtir. Dr. Dt. Janset Şengül, bu sürecin nasıl uygulandığını şu şekilde açıklıyor:


İlk Muayene ve Planlama:
Tedavinin ilk aşamasında, hasta ile detaylı bir görüşme yapılır. Hasta, diş hekimiyle beklentilerini ve estetik ihtiyaçlarını paylaşır. Hekim ise dişlerin mevcut durumunu değerlendirir ve uygun tedavi yöntemlerini belirler.
Dijital Gülüş Tasarımı:
Dijital gülüş tasarımı, modern teknolojinin sunduğu en önemli avantajlardan biridir. İlk randevuda alınan fotoğraf, video ve ölçüler, dijital ortamda işlenir. Hekim, bu verilerle hastanın ideal gülüşünü simüle eder. Oluşturulan tasarım, hastaya ayna karşısında veya kamera kaydıyla gösterilerek onay alınır.
Mock-Up Uygulaması:
Onaylanan tasarım, silikon bir kalıp (mock-up) haline getirilir ve hastanın dişlerine yerleştirilir. Bu aşama, hastanın yeni gülüşünü ön izleme fırsatı verir. Eğer düzenleme gerekiyorsa bu aşamada yapılabilir.
Tedavi Başlangıcı:
Onaylanan tasarım doğrultusunda, estetik kaplamalar, dolgular, diş beyazlatma işlemleri, diş eti tedavileri veya diş boyu uzatılması gibi işlemler uygulanır. Tüm süreç, dijital tasarıma uygun olarak planlanır ve kayıt altına alınır.
Sonuç ve Takip:
Genellikle 3 seansta tamamlanan tedavi sonrasında, hasta doğal ve estetik bir gülüşe kavuşur. Tedavi sonrası düzenli kontrollerle sonuçların kalıcı olması sağlanır.


29 Nisan 2025, 18:58
6

25-44 Yaş Arası Alarm! Korona Sonrası Şok Artış!

Son araştırmalar, tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisi sonrası 25 ila 44 yaş arasındaki genç yetişkinlerde kalp krizi oranlarının çarpıcı bir şekilde arttığını ortaya koydu. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Bilge Erdoğan, bu yaş aralığında kalp krizi vakalarının yüzde 30 gibi önemli bir oranda yükseldiğine dikkat çekti.
25-44 Yaş Arası Alarm! Korona Sonrası Şok Artış!

Erdoğan, kalp krizinin yaşanmadan önce çoğu hastada kritik sinyaller verdiğini belirtirken, özellikle diyabet hastaları ve yaşlılarda belirtisiz kalp krizlerinin de görülebileceği uyarısında bulundu.

KALP KRİZİ GELİYORUM DİYOR MU? BELİRTİLERE DİKKAT!

Prof. Dr. Mustafa Bilge Erdoğan, kalp krizi geçiren hastaların büyük bir bölümünde önceden bazı belirtiler veya risk işaretleri görülebildiğini ifade etti. Ancak bu belirtilerin her zaman açık ve belirgin olmayabileceğini vurgulayan Erdoğan, "Yüzde 50-70 civarında hastada, kalp krizinden günler ya da haftalar önce bazı uyarıcı semptomlar görülebilir. Bu belirtiler genellikle göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, halsizlik gibi bulgulardır" dedi.

Özellikle gece uykudan uyandıran göğüs ağrısının önemli bir sinyal olduğunu belirten Prof. Dr. Erdoğan, eforla gelen göğüs ağrısı veya baskı hissi, efor kapasitesinde azalma, sırta, kola, çeneye vuran ağrı, aşırı yorgunluk gibi durumların da ciddiye alınması gerektiğini söyledi. Hipertansiyon, diyabet, hiperkolesterolemi, sigara, aile öyküsü ve obezite gibi risk faktörlerinin varlığında ise ön belirti olmasa dahi riskin yüksek olduğuna dikkat çekti.

Media content

Kadınlarda kalp krizi belirtilerinin farklılık gösterebileceğini de vurgulayan Prof. Dr. Erdoğan, mide bulantısı, yorgunluk ve sırt ağrısı gibi rahatsızlıkların da kalp krizi işareti olabileceği konusunda uyardı.

KORONAVİRÜS VE YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİKLERİ ARTIŞIN NEDENİ Mİ?

Son yıllarda kalp krizi vakalarındaki artışın nedenlerini değerlendiren Prof. Dr. Erdoğan, COVID-19 pandemisinin bu artışta önemli bir rol oynadığını belirtti. Özellikle 25 ila 44 yaş arasındaki kalp krizi oranındaki yüzde 30'luk artışın bu durumu net bir şekilde ortaya koyduğunu söyledi.

Pandemi sürecinde fiziksel aktivitenin azalması, sağlıksız beslenme alışkanlıklarının yaygınlaşması ve obezite gibi faktörlerin kalp krizi riskini önemli ölçüde artırdığını ifade eden Erdoğan, genetik faktörler ve ailesel hiperkolesteroleminin de riski yükselten unsurlar arasında yer aldığını kaydetti. Ayrıca pandemi döneminde rutin sağlık kontrollerinin ihmal edilmesinin de kalp krizine yönelik tedavide geç kalınmasına yol açabileceğine dikkat çekti.

ERKEN TANI HAYAT KURTARIR!

Koroner arter hastalıklarında erken tanının hayati önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Erdoğan, erken tanı sayesinde damar tıkanıklığının ilerlemeden fark edilerek tedaviye başlanabileceğini söyledi. Bu sayede damar daralması ilerlemeden müdahale edilirse kişinin uzun süre normal yaşamına devam edebileceğini belirtti.


İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...