Payload Logo
26 Şubat 2025, 01:33
2

Ağız İçi Aft Oluşumu Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Ağız içi aftlar, pek çok kişi tarafından deneyimlenen, genellikle küçük ama oldukça rahatsız edici yaralardır.
Ağız İçi Aft Oluşumu Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Bu yaralar, ağız içinde farklı bölgelere yerleşebilir ve bazen konuşma, yemek yeme gibi günlük aktiviteleri zorlaştırabilir. Peki, ağız içi aft oluşumu nedir, hangi faktörler aftlara neden olur ve bu durum nasıl tedavi edilir? İşte, ağız içi aftlar hakkında bilmeniz gerekenler.

Ağız İçi Aft Nedir?

Ağız içindeki aft, genellikle yuvarlak ya da oval şekillerde olan, beyaz veya sarımsı renkteki küçük yaralardır. Çoğunlukla etrafı kırmızı bir sınırla çevrilidir ve ağız tabanı, dil, damak, diş etleri ve yanak içi gibi bölgelerde oluşabilir. Aftlar, genellikle birkaç gün içinde iyileşir ancak çoğu kişi için ağrılı ve rahatsız edici olabilir.

Ağız İçi Aft Oluşumunun Nedenleri

Ağız içindeki aftların kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, birçok faktörün bu durumu tetiklediği düşünülmektedir. İşte ağız içi aftlara yol açabilen bazı yaygın nedenler:

  1. Stres ve Anksiyete: Aşırı stres ve endişe, bağışıklık sistemini zayıflatarak aft oluşumuna yol açabilir.
  2. Düşük Bağışıklık Sistemi: Bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde aftların oluşma riski daha yüksektir.
  3. Diş Fırçalama veya Yaralanma: Sert diş fırçalama, ağız içinde zedelenmelere yol açarak aftların oluşumuna neden olabilir.
  4. Yetersiz Beslenme: Özellikle B12 vitamini, demir ve folik asit eksiklikleri ağız içi aftların oluşumuna yol açabilir.
  5. Genetik Faktörler: Aft oluşumu, bazı ailelerde daha sık görülebilir ve genetik yatkınlık söz konusu olabilir.

Ağız İçi Aftın Belirtileri

Ağız içi aftlar, genellikle şu belirtilerle kendini gösterir:

  • Ağrı: Aftlar genellikle ağrılıdır, özellikle yemek yerken ya da bir şey içerken rahatsızlık verebilir.
  • Beyaz veya Sarı Yara: Aftlar genellikle beyaz veya sarı renkte olup etrafı kırmızımsı bir sınırla çevrilidir.
  • Şişlik ve Kızarıklık: Yaralı bölge etrafında şişlik ve kızarıklık görülebilir.
  • İştah Kaybı: Ağızda oluşan ağrılar nedeniyle bazı kişilerde iştah kaybı görülebilir.

Ağız İçi Aft Tedavi Yöntemleri

Ağız içi aftlar çoğu zaman kendi kendine iyileşir, ancak ağrı ve rahatsızlık giderilmek istenebilir. İşte aftların tedavisinde kullanılabilecek bazı yöntemler:

  1. Ağız Gargaraları: Tuzlu suyla yapılan gargara, ağız içindeki yaraların temizlenmesine ve ağrının hafiflemesine yardımcı olabilir.
  2. Topikal Kremler ve Jeller: Aftlara özel olarak üretilmiş krem ve jeller, ağrıyı dindirebilir ve iyileşme sürecini hızlandırabilir.
  3. Soğuk Uygulama: Aftların üzerine soğuk kompres uygulamak, ağrıyı hafifletebilir.
  4. Ağrı Kesiciler: Ağız içindeki ağrıyı hafifletmek için reçetesiz satılan ağrı kesiciler kullanılabilir.
  5. Doğal Yöntemler: Bal veya aloe vera gibi doğal ürünler, aftların iyileşmesine yardımcı olabilir.

Ağız İçi Aftlardan Nasıl Korunulur?

Ağız içi aftların tamamen önlenmesi mümkün olmasa da, aşağıdaki adımlarla bu durumun sıklığı azaltılabilir:

  • Dengeli ve Sağlıklı Beslenme: B12 vitamini, folik asit ve demir bakımından zengin bir diyet, aft oluşumunu engellemeye yardımcı olabilir.
  • Stres Yönetimi: Stres seviyelerinin kontrol altında tutulması, aft oluşumunu engelleyebilir.
  • Diş ve Ağız Bakımı: Ağız hijyenine özen göstermek, düzenli diş fırçalamak ve sert diş fırçalarından kaçınmak önemlidir.
  • Ağız Yaralanmalarından Kaçınmak: Ağız içi yaralanmalarından kaçınmak, aft oluşumunu engellemeye yardımcı olabilir.

Ağız içi aftlar yaygın bir sağlık sorunu olsa da, genellikle ciddi bir tehlike oluşturmaz. Çoğu zaman birkaç gün içinde iyileşir, ancak sürekli veya şiddetli aftlar durumunda bir doktora başvurulması önerilir.

29 Nisan 2025, 18:58
6

25-44 Yaş Arası Alarm! Korona Sonrası Şok Artış!

Son araştırmalar, tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisi sonrası 25 ila 44 yaş arasındaki genç yetişkinlerde kalp krizi oranlarının çarpıcı bir şekilde arttığını ortaya koydu. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Bilge Erdoğan, bu yaş aralığında kalp krizi vakalarının yüzde 30 gibi önemli bir oranda yükseldiğine dikkat çekti.
25-44 Yaş Arası Alarm! Korona Sonrası Şok Artış!

Erdoğan, kalp krizinin yaşanmadan önce çoğu hastada kritik sinyaller verdiğini belirtirken, özellikle diyabet hastaları ve yaşlılarda belirtisiz kalp krizlerinin de görülebileceği uyarısında bulundu.

KALP KRİZİ GELİYORUM DİYOR MU? BELİRTİLERE DİKKAT!

Prof. Dr. Mustafa Bilge Erdoğan, kalp krizi geçiren hastaların büyük bir bölümünde önceden bazı belirtiler veya risk işaretleri görülebildiğini ifade etti. Ancak bu belirtilerin her zaman açık ve belirgin olmayabileceğini vurgulayan Erdoğan, "Yüzde 50-70 civarında hastada, kalp krizinden günler ya da haftalar önce bazı uyarıcı semptomlar görülebilir. Bu belirtiler genellikle göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, halsizlik gibi bulgulardır" dedi.

Özellikle gece uykudan uyandıran göğüs ağrısının önemli bir sinyal olduğunu belirten Prof. Dr. Erdoğan, eforla gelen göğüs ağrısı veya baskı hissi, efor kapasitesinde azalma, sırta, kola, çeneye vuran ağrı, aşırı yorgunluk gibi durumların da ciddiye alınması gerektiğini söyledi. Hipertansiyon, diyabet, hiperkolesterolemi, sigara, aile öyküsü ve obezite gibi risk faktörlerinin varlığında ise ön belirti olmasa dahi riskin yüksek olduğuna dikkat çekti.

Media content

Kadınlarda kalp krizi belirtilerinin farklılık gösterebileceğini de vurgulayan Prof. Dr. Erdoğan, mide bulantısı, yorgunluk ve sırt ağrısı gibi rahatsızlıkların da kalp krizi işareti olabileceği konusunda uyardı.

KORONAVİRÜS VE YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİKLERİ ARTIŞIN NEDENİ Mİ?

Son yıllarda kalp krizi vakalarındaki artışın nedenlerini değerlendiren Prof. Dr. Erdoğan, COVID-19 pandemisinin bu artışta önemli bir rol oynadığını belirtti. Özellikle 25 ila 44 yaş arasındaki kalp krizi oranındaki yüzde 30'luk artışın bu durumu net bir şekilde ortaya koyduğunu söyledi.

Pandemi sürecinde fiziksel aktivitenin azalması, sağlıksız beslenme alışkanlıklarının yaygınlaşması ve obezite gibi faktörlerin kalp krizi riskini önemli ölçüde artırdığını ifade eden Erdoğan, genetik faktörler ve ailesel hiperkolesteroleminin de riski yükselten unsurlar arasında yer aldığını kaydetti. Ayrıca pandemi döneminde rutin sağlık kontrollerinin ihmal edilmesinin de kalp krizine yönelik tedavide geç kalınmasına yol açabileceğine dikkat çekti.

ERKEN TANI HAYAT KURTARIR!

Koroner arter hastalıklarında erken tanının hayati önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Erdoğan, erken tanı sayesinde damar tıkanıklığının ilerlemeden fark edilerek tedaviye başlanabileceğini söyledi. Bu sayede damar daralması ilerlemeden müdahale edilirse kişinin uzun süre normal yaşamına devam edebileceğini belirtti.


İlginizi Çekebilecek Haberlerimiz

Aşağıya kaydırmaya devam edin...